Her gün taraflar arasında çok sayıda sözleşme akdedilmekte ve bu sözleşmelerde taraflara ifa edilmek amacıyla birtakım edimler yüklenmektedir. Sözleşme kurulduktan sonra taraflar ortaya çıkan savaş, salgın hastalık, doğal afet, ağır enflasyon ve ekonomik sebepler gibi borçlunun öngöremediği, karşı koyamadığı mücbir sebep halleri sonucu edimlerini ifa etmede imkansızlığa düşebilmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü’nün Covid-19’u salgın (pandemi) olarak kabul etmesinin ardından kamu otoriteleri tarafından ciddi ölçüde tedbirler alınmaya başlanmıştır. Salgının ortaya çıkardığı etkiler ve otoritelerin aldığı veya alacağı tedbirler tarafların sözleşmelerinde ifa imkansızlığı ile karşı karşıya kalması sonucunu da beraberinde getirebilir.
Bu yazıda mücbir sebep durumunda ortaya çıkan ifa imkansızlığı kavramı üzerinde durulacak ve bu kavramlar üzerinden genel olarak sözleşme türlerine etkilerinden ve sonuçlarından ve ilgili yargı kararlarından bahsedilecektir.
1- Mücbir Sebep Nedir?
Kanunlarda mücbir sebebin bir tanımı bulunmamakla beraber mücbir sebep doktrin ve yargı kararları ışığında tanımlanmaktadır.
Gerçekleşme tarzı ve şiddeti (yoğunluğu) ile olayların normal akışına göre beklenmedik halleri açık bir şekilde aşan, kaynağını sorumlunun işletme ve faaliyet alanı dışında bulan her olay, mücbir sebeptir. Doktrin ve uygulamadaki tanımına göre mücbir sebep sorumlu veya borçlunun işletmesi dışında meydana gelen, öngörülmesi ve açıkça karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olaydır[1].
Yargıtay’a göre bir olayın mücbir sebep olarak nitelendirilebilmesi için o olayın önceden sezilemez, karşı konulamaz olması ve harici bir etkenden ileri gelmiş olması gerekir. Bu haliyle mücbir sebep ile umulmayan, beklenmeyen hal farklıdır. Yukarıdaki unsurları içermeyen bir olay beklenmeyen bir hal niteliğini taşısa dahi mücbir sebep olarak kabul edilemez[2].
Görüldüğü üzere mücbir sebep açısından doktrin ve yargı kararları ışığında mücbir sebep hali için dört unsur karşımıza çıkmaktadır. Bu duruma göre bir olayın kaçınılmaz, öngörülemez, karşı konulamaz ve tarafların sorumluluğundan kaynaklanmayacak şekilde olması gerekmektedir. Türk Hukukunda, mücbir sebep gibi taraflardan birinin edimini ifa etmesini imkânsız hale getiren bir olayın ortaya çıkmasının hukuki sonuçları Türk Borçlar Kanunu (“TBK”)’nun 136. maddesinde yer alan ifa imkansızlığına ve 137. maddesinde yer alan kısmı ifa imkansızlığına ilişkin hükümlerde düzenlenmiştir.
2- Salgın Hastalık Bakımından Mücbir Sebep
İlk kez Aralık 2019’da Çin’in Vuhan kentinde görülen ve Covid-19 adlı hastalığa yol açan koronavirüs, üç ay gibi kısa bir sürede 127 ülkeye yayılmıştır. Yaşanan bu gelişmeler ışığında Dünya Sağlık Örgütü, 11 Mart 2020 tarihinde koronavirüs salgının küresel pandemi olduğunu ilan etmiştir. Türkiye’nin 11 Mart 2020 tarihinde ilk koronavirüs vakası tespitini açıklamasının ardından Sağlık Bakanlığı tarafından gün gün vaka sayısı güncellenmektedir. Türkiye hâlihazırda birçok sınır kapısını geçici olarak kapatmış ve başta Çin, İtalya, İspanya, İran ve Güney Kore gibi koronavirüs vakalarının yoğun görüldüğü ülkelere uçuşları geçici olarak durdurmuş ithalat ve ihracata da bu kapsamda sınırlamalar gelmektedir. Bunun yanı sıra her geçen gün ülke içinde ve dışında ticari, ekonomik ve sosyal olarak yeni tedbirler alınmaktadır. Elbette ki alınan tedbirlerin sosyoekonomik yansımaları olacaktır. Böyle bir salgın hastalık sonucu etkileri sözleşme konusu edimlerin ifa edilmesi imkânsız hale geliyor ise veyahut kısmi bir imkansızlık durumu söz konusu ise mücbir sebep varlığından söz edilebilir.
Salgın hastalık Covid-19’un doğrudan mücbir sebep teşkil etme ihtimali şuan için zayıf görünmekle beraber dolaylı olarak hukuki ve ekonomik sonuçları mücbir sebep teşkil edebilir. Ortaya çıkan bir salgın hastalık sonucu otorite tarafından alınan kararların ve yapılan hukuki düzenlemelerin de etkisi ile mücbir sebep halleri ortaya çıkabilir. İthalat ihracat yasaklamaları, sınırların kapatılması hukuki mücbir sebeplere örnek gösterilebilir[3].
Mücbir sebep illiyet bağını keser ve zarar göreni sorumluluktan kurtarmaktadır. Pek tabii salgın hastalık sonucu kaçınılmaz ve öngörülemez durumlar ortaya çıkabilir. Fakat mücbir sebebin varlığı, sözleşmelere etkisi her somut olay bakımından ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Nitekim Yargıtay da konuyu her bir somut olay bakımından ayrı ayrı ele almakta ve genellikle aşağıda da örneklerinden görüleceği üzere özellikle tacirler açısından mücbir sebebi dar yorumlamaktadır. Bununla birlikte salgın hastalığın sözleşmede mücbir sebep hali olarak düzenlenmiş olması da önem taşımaktadır. Bu kapsamda alt başlıklarda konunun sözleşmelere etkisinin incelenmesi uygun görülmüş ve bazı örnek yargı kararları paylaşılmıştır.
3- Mücbir Sebebin Sözleşmelere Etkisi
Mücbir sebep teşkil eden bir olay halinde taraflar edimini ifa etmede imkânsızlık haline düşebilirler ve yaşanan olayların etkisi ile sözleşmelerin konusu edimler ifa edilemeyebilir. Eğer sözleşme konusu borcun veya söz konusu edimin ifası imkansız hale gelmiş ise mücbir sebebin varlığından bahsedilebilir.
Olayı mücbir sebep ve sebeplerin sözleşmelerde düzenlenme şekline göre ele almak faydalı olacaktır. İlk olarak bir sözleşmede mücbir sebebin hiç düzenlenmemiş olması mücbir sebep hallerinin varlığında taraflara tanınan haklardan yararlanmayacağı anlamını taşımamaktadır. Fakat mücbir sebep halleri sözleşmede düzenlenmiş ve sınırlı halde sayılmış ise sözleşme dışında sayılan hallerden birinin gerçekleşmesi durumunda mücbir sebebin varlığı kabul edilmeyebilir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017 tarihli önemli bir kararında “Sözleşmenin 27. maddesinde süreye etki edecek mücbir sebepler sayılmıştır. Bu sebepler arasında hükümet tasarrufuna da yer verilmiştir. Her ne kadar 2001 yılı şubat ayındaki fiyat ayarlamaları sözleşmenin 27. maddesindeki hükümet tasarrufu olarak nitelendirilemez ise de mücbir sebepleri bu maddede sayılan hallerle sınırlamak da doğru olmayacaktır………. Bu nedenle işin yapımında gerekli olan makinelerin yurt dışından ithalinde 2001 yılı şubat ayındaki ayarlamaların etkisi bulunduğu ve bu hususun gecikmeye davacının iradesi dışında sebep olduğu saptandığı takdirde bu sürenin teslim süresine eklenmesi gerekeceğinden mahkemece bu yolda inceleme ve değerlendirme yapılmalıdır.” şeklindeki özel daire kararını onamıştır. Özel Daire yine bu kararında devalüasyonu mücbir sebep olarak kabul etmemiştir[4]. Bu duruma ek olarak Yargıtay 15. Hukuk Dairesi bir kararında, tarafların aralarındaki sözleşme kapsamında getirecekleri düzenlemelerle bir durumu mücbir sebep hali olarak kabul etmelerinin mümkün olduğuna hükmetmiştir[5].
4-Bildirim Yükümlülüğünün Yerine Getirilmesi
TBK madde 136’ ya göre “Borçlu ifanın imkânsızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür.” Mücbir sebep sonucu borçlu sözleşme ile borçlandığı edimin ifasının imkânsızlaştığını alacaklıya bildirmelidir. Bu sebeple salgın hastalık sonucu edimlerin ifasında imkansızlığa düşen borçluların sözleşmede mücbir sebep olarak bu durum sayılmış olsa bile alacaklıya imkansızlık durumunu gecikmeksizin bildirmesi gerekmektedir.
5- Yargı Kararları Işığında Sözleşmelerde Mücbir Sebep Etkisi
Taraflardan birbirleri arasında uzun süreli bir sözleşmeler akdetmiş olabilirler. Sonradan mücbir sebep dolayısı ile olağanüstü sebeplerle sözleşmenin ifası imkânsız hale gelebilir. Yukarıda da bahsedildiği üzere mücbir sebebin varlığı taraflar arasında yer alan sözleşmelerde düzenlenmiş olup olmadıklarına, sözleşme de yer alan mücbir sebep hallerinin sınırlı olarak sayılıp sayılmadığına göre ve bunlarla birlikte her bir somut olaya göre değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda somut olaylar üzerinden mücbir sebep halleri Yargıtay kararları ışığında ele alınmıştır.
Değerlendirilmesi gereken bir nokta sözleşmelerde tarafların ortaya çıkabilecek durumları öngörüp öngöremeyecekleridir. Nitekim burada sözleşme taraflarının basiretli tacir olup olmadıkları da devreye girmektedir. Salgın sürecinin meydana çıkmasından itibaren imzalanan sözleşmelerde de bu durum kuşkusuz gözetilecektir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu davalı tarafından sefer çarter sözleşmesinde yer alan mücbir sebep maddesine dayanılarak iç savaşın mücbir sebep olarak gösterildiği ve sözleşmenin ihlali sayılmaması gerektiği iddia edildiği bir uyuşmazlıkta; “ Her ne kadar hava limanında bir kargaşa yaşanıyor olsa da taraflar arasındaki taşıma sözleşmesinin Libya'da zaten yaşanmakta olan iç savaş ve kargaşa nedeniyle davacı şirketin orada çalışan işçilerinin güvenli bir şekilde ülkelerine dönmelerini sağlamak üzere yapıldığı dikkate alındığında, hava limanında da bir kargaşa veya karışıklığın yaşanmasının öngörülemeyen bir durum olduğu söylenemez. Zira sözleşmenin düzenlendiği anda ülkede iç savaş ve kargaşa hali sürmekte olup, davalı şirketin iç savaş halini mücbir sebep olarak ileri sürmesi iyi niyetli bir davranış olarak değerlendirilemez. Davacı şirket işçilerinin biniş kartları dahi düzenlenmiş iken bu işçiler dışında başka yolcuların taşınmış olması, gerekli tüm önlemlerin davalı şirket tarafından alınmadığını, biniş kartları ve yolcu listesini kontrol etmeyen davalı şirketin kusurlu davrandığını göstermektedir.” şeklinde hüküm kurarak davalının mücbir sebep iddiasını kabul etmemiştir[6].
Yine davacı tarafından imzalanan ihraç kaydı ile şeker satış sözleşmesi kapsamında davalıya şeker fiyatlarındaki düşüş sebebiyle bulunulan taleplere ve Suriye'de yaşanan açık savaş ve Irak Hükümeti ile bozulan ilişkiler sebebiyle ihracat yapılmasının fiilen imkansızlaştığını iddiası ile açılan davada Yargıtay olayların sözleşmenin yapıldığı tarihten önce başlaması ve sözleşmenin yapıldığı tarihte de devam ediyor olması sebebiyle davacının olayları göz önüne alınarak basiretli bir tacir gibi sözleşme yapması gerektiğinden, mücbir sebep olarak kabul edilmeyeceğine karar vermiştir[7].
Salgın hastalık sürecinde firmaların karşısına çıkabilecek başka bir ihtimal de; işçi ve işveren ilişkisi kapsamında çıkan sorunlar sonucu edimlerini ifa edilememesidir. Gerçekten de bazı firmalar faaliyetlerine ara vermekle beraber bazıları işe işçileri ücretsiz izne çıkarmakta veya iş akitlerini feshetmektedir. Bu durumda işveren firma taraf olduğu sözleşmelerde sorun yaşayabilir.
Yargıtay, taraflar arasında imzalanan personele ait maaş ödemelerinin davacı banka aracılıyla yapılmasının kararlaştırıldığı maaş ödemeleri protokolü uyarınca banka aracılıyla yapılan ödemelerin durdurulmasının cezai şart olarak ödenmesini talep edildiği davada; davalılar tarafından personellerinin işten ayrılması sebebiyle protokolü yerine getiremediklerini ileri sürüldüğü, banka aracılıyla yapılan ödemelerin durdurulmasının mücbir sebep oluşturmadığına kabul ederek cezai şartın ödenmesine karar verilmiştir[8].
Söz konusu salgın sadece ticari sözleşmeler açısından değil bireyler açısından da etkisini göstermektedir. Bireyler uzun tedavi süreçleri ile karşılaşılabilir tedavi sürecinden sonra etkiler devam edebilir. Dolayısıyla şahsa bağlı edimlerin yerine getirilmesi de bu süreçte imkansızlaşabilir. Nitekim Yargıtay tarafından benzer bir durumda sanatçının başına gelen olay sonucu rahatsızlanmasının ve bunda bir kusurunun bulunmaması taraflar arasındaki sözleşmede sanatçının ediminin karakteristik ve kişisel bir edim niteliği taşımsı sebebiyle edimin ifasının imkansız hale geldiği kabul edilmiştir[9].
Yukarıda bahsedildiği üzere Yargıtay Hukuk Genel Kurulu “davacı 2001 yılının şubat ayında meydana gelen fiyat ayarlamaları nedeniyle imalâtta kullanılacak malzemelerin ithâlinde güçlükler yaşandığını, sürenin bu sebeple uzadığını ileri sürmüştür…Devalüasyon kararlarının ekonomik faaliyetleri önemli derecede etkileyeceği ortadadır. Ne var ki yanlar arasındaki sözleşmenin bedeli döviz olarak kararlaştırıldığından ve genel olarak döviz cinsinden bedel kararlaştırılan sözleşmelerde fiyat artışlarına yer verilmediğinden bu husus tek başına mücbir sebep olarak sayılamaz” şeklinde ifade ederek bedelin döviz olarak kararlaştırıldığı sözleşmeler açısından ekonomik krizlerin mücbir sebep olarak değerlendirilmesinde önemli bir karar vermiştir[10].
Yargıtay’ın salgın hastalık gibi beklenmedik bir olay olan sel felaketini mücbir sebep kabul ederek borçlunun ifa imkansızlığı sebebi ile sorumlu olmadığına karar verdiği karaları da bulunmaktadır[11].
Mücbir sebep etkisinin karşımıza çıkabileceği sözleşme türlerinden birisi de kira sözleşmeleridir. Durum aslında kira sözleşmeleri açısından çeşitlilik arz etmektedir. Kiralananın depremde yıkılması, yangında yanması, selde çökmesi gibi kiralananın artık tamamen kullanılmasının imkânsız olduğu durumlarda TBK madde 136 karşımıza çıkabilir. Fakat günümüzde salgın hastalık nedeni ile iki tarafa borç yükleyen kira sözleşmelerinde kiralananda bir sorun bulunmamakta ve edim kiralayan tarafından ifa edilmektedir. Kiralananın kullanılmaya başlanmasından sonra, alınan kararına dayalı olarak bir süre kullanılmayacak olması, ani ifalı edimlerdeki tam hükümsüzlük hâline uygulanacak hüküm olan TBK m.136 ile değil TBK m.137’nin kısmi ifa imkânsızlığı ile çözüme kavuşturulabilir. Bununla beraber söz konusu durum aşırı ifa güçlüğü açısından da ele alınmalı ve buna yönelik olarak değerlendirilme yapılmalıdır.
İçişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan “Koronavirüs Tedbirleri Genelgesi” kapsamında 15-18 Mart tarihleri arasında ülke genelinde 149.382 iş yeri geçici süreliğine faaliyetlerine ara vermiştir[12]. Bu sürenin ne kadar süreceği de net olarak belli değildir. Kiralananın türü, faaliyet alanı, kira sözleşmesini yapılma zamanı gibi unsurların tümü ayrı ayrı göz önünde bulundurularak hareket edilmelidir.
6- Son Düzenlemelere Göre Kredi Sözleşmeleri ve Vergi Düzenlemeleri Açısından Mücbir Sebep
Ekonomik İstikrar Kalkanı adı ile açıklanan koronavirüsle mücadele paketi kapsamında Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında temerrüde düşen firmaların kredi siciline “mücbir sebep” notu düşülmesinin sağlanacağına ilişkin düzenleme yapılmıştır.
Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından 24 Mart 2020 tarihli ve 31078 (Mükerrer) sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nde koronavirüs salgınından doğrudan etkilenen ve ana faaliyet alanı itibarıyla; alışveriş merkezleri dahil perakende, sağlık hizmetleri, mobilya imalatı, demir çelik ve metal sanayii, madencilik ve taş ocakçılığı, bina inşaat hizmetleri, endüstriyel mutfak imalatı, otomotiv imalatı ve ticareti ile otomotiv sanayii için parça ve aksesuar imalatı, araç kiralama, depolama faaliyetleri dahil lojistik ve ulaşım, sinema ve tiyatro gibi sanatsal hizmetler, matbaacılık dahil kitap, gazete, dergi ve benzeri basılı ürünlerin yayımcılık faaliyetleri, tur operatörleri ve seyahat acenteleri dahil konaklama faaliyetleri, lokanta, kıraathane dahil yiyecek ve içecek hizmetleri, tekstil ve konfeksiyon imalatı ve ticareti ile halkla ilişkiler dahil etkinlik ve organizasyon hizmetleri sektörlerinde faaliyette bulunan mükellefler ile ana faaliyet alanı itibarıyla İçişleri Bakanlığı’nca alınan tedbirler kapsamında geçici süreliğine faaliyetlerine ara verilmesine karar verilen işyerlerinin bulunduğu sektörlerde faaliyette bulunan mükellefler açısından 01/04/2020 ila 30/06/2020 tarihleri arasında VUK’un mücbir sebep hükümlerinden faydalandırılması kabul edilmiştir[13].
Sonuç
Sözleşme yapılırken tarafların edimlerinde aşırı dengesizliklere yol açan olağan hayat akışının dışında ve öngörülmesi beklenmeyen savaş, salgın hastalıklar, ekonomik krizler gibi olaylar ortaya çıkabilmekte ve ifa imkansızlığına yol açabilmektedir. Mücbir sebep ve sonuçları Türk Hukuk Sisteminde, yargı kararları ve hukuk doktrini ile düzenlenmiştir.
Mücbir sebeplerin varlığı, sözleşmelere etkisi her somut olay bakımından ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Nitekim Yargıtay da konuyu her bir somut olay bakımından ayrı ayrı ele almakta ve o günün somut koşullarına göre değerlendirme yapmaktadır. Bu kapsamda konunun sözleşmelere etkisi yargı kararları doğrultusunda incelenmiş ve katkıda bulunulmaya çalışılmıştır.
Av. Girayhan Ocak
[1] Fikret Eren. Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 18. Baskı, Ankara 2015, s.557 [2] YHGK 20.03.2013, 2012/11-1096 E. 2013/382 K. [3] Eren, s. 558 [4] YHGK 06.12.2017, 2017/2821 E. 2017/1552 K. [5] Y15HD 16.06.2005, 2005/2684 E. 2005/3640 K. [6] YHGK 27.06.2018, 2017/90 E. 2018/1259 K. [7] Y19HD 25.11.2015 2014/20140 E. 2015/15565 K. [8] Y19HD 15.04.2019, 2018/2619 E. 2019/2543 K. [9] Y11HD 09.02.2015, 2014/16578 E. 2015/1580 K. [10] YHGK 06.12.2017, 2017/2821 E. 2017/1552 K. [11] Y11HD 28.04.2016 2015/10768 E. 2016/4782 K. [12] https://www.icisleri.gov.tr/koronavirus-tedbirleri-genelgesi-kapsaminda-149382-is-yeri-gecici-sureligine-faaliyetlerine-ara-verdi (Erişim tarihi: 26.03.2020) [13] Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 518)
Comments